Tuesday, September 21, 2010

Gerçekler: Festivallerin altında yatan asıl amaç pek de sanatsal değil

Film festivalleri sinemacılar ve izleyicilere göre prestijin ve ödüllerin havada uçuştuğu, 'sanat için' film yapanların kırk yılda bir starlık konumuna yükseldiği, büyük kitleleri bayan, eleştirmenleri ayan entel filmlerin gün yüzü gördüğü yerler. Sonuç olarak film festivallerinde herkesin en çok önemsediği şey filmin 'sanat' olarak değerinin ön plana çıkması. Değil mi?

Hiç de öyle değil işte. Özellikle büyük abiler olan Cannes, Toronto, Venice ve Sundance festivalleri, aç bilaç dolaşan, üç kuruşa çekilmiş, stüdyo sisteminin yağından balından uzak bağımsız filmlerin bir dağıtımcının aklını çelmeye çalıştıkları yerler. Yönetmeninden yapımcısına, oyuncusundan yazarına bağımsızlar, festivale uğrayacak paralı babaların gözüne girmek, iki çift laf edip lobi yapmak, iki arada bir anlaşma ayarlamak için dört dönüyorlar. Bağımsızlar, kısmetse bir DVD home-video veya TVanlaşması, şanslıysa limitli sinemalarda dağıtım, eğer bir mucize olursa da uluslarası wide release kapmaya çalışıyorlar.


Bu savaşı veren sadece adsız filmcilerin çalıştığı projeler de değil üstelik. Festivallerin kırmızı halıları, Brad Pitt'ler, Angelina Jolie'ler, Megan Fox'larla doluyor. Onlar da milyon dolarlık stüdyo filmlerinin yanında, neredeyse ağız tokluğuna çalıştıkları ufak fimlerin promosyonunu yapmak için ortaya çıkıyorlar. Nitekim isimlerinin popülerliği, filmlerinin düzgün bir dağıtım anlaşması kapatması için bir garanti değil. Oyunculuk değeri ve prestij için başkoydukları bu 'tutku' projelerinin gişe rekorları kırmayacağı kesin olsa da, tamamen de sefil bir şekilde piyasadan ayrılmasını kimse istemiyor tabi.

Tabi ki festivallerde herkesin paragöz olduğunu iddia etmek yanlış olur. Birçok sanat yönetmeni festivalden festivale dolaşarak, sanatsal istikrarını koruyarak, büyük kitlelere ulaşma hırsı olmadan kariyerini sürdürüyor. Ama baba parası yemediği sürece herkesin yaşamını sürdürmesi de gerekiyor. Bütün bağımsız filmcilerin bir sonraki projelerini gerçekleştirmek için yatırımcılara ihtiyacı var. Ve festivaller sponsor avına çıkılacak en verimli yerler oluyor.

Son birkaç yılda özellikle, cebinde parası olanlar da kolay kolay kar getirmeyecek bağımsız filmlere yatırım yapmaktan uzak duruyorlar. Ekonominin yerlerde sürünmesi sonucu, en büyük bağımsız dağıtımcı şirketleri teker teker kapandı, yapımcı şirketlerin çoğu yokoldu, ya da cebime girecek kadar ufaldılar. Bu yüzden zar zor bir şekilde para bulunup çekilen bağımsız filmlerin asıl başarısı bir dağıtımcı bağladıklarında ortaya çıkıyor.

Bu iç karartıcı gerçekler bir yana, kara bulutlar yavaş yavaş açılıyor. Bunun da haberini vermek lazım. 2010 sonbaharında Toronto'dan son derece pozitif haberler geldi. Uzun süreden beri ilk defa bir film festivalinde birçok dağıtımcı anlaşması yapıldı. Hem de gayet düzgün anlaşmalar. Bağımsızların dağıtımcı anlaşmalarının detaylarına ayrıca gireceğim. Toronto'dan haberleri de yakında yayınlayacağım.

No comments:

Post a Comment