Hepimizin bi noktada karnımızı doyurmamız lazım tabi. Ama konu Hollywood endüstrisine gelince yemek yeme kavramı hayatta kalmak veya damak zevkini tatmin etme isteğinden daha öte bir yere gidiyor. Öyle ki restoran ve gıda sektörü olmadan, mesleği sinemacılık olan Hollywood sakinleri ne yapacaklarını şaşırırlar. Aç kaldıkları için değil, iş gününün en kilit elemanlarından birinin ajandalarından silindiği için.
Yemek yeme ritüeli Hollywood'da prodüksiyonun her aşamasında, işlerin işlemesi ile iç içe gidiyor. Set ekibini tıka basa doyurmaktan, prodüksiyon ofisinde bulundurulması gereken abur cuburlardan, montaj ekibinin kafein ihtiyacının 24 saat karşılanmasına, Hollywood'dan çıkan 'seyrettiğimiz herşeyin' yapımında yemek yeme olayının yeri tahmin edeceğinizden daha büyük.
O zaman daha seyrettiğimiz şeylerin yapım aşamasına bile girmeden, daha konuşma aşamasındayken yenilen yemeklerden bahsedelim.
ÖĞLE YEMEKLERİ
Hollywood kentinin yapımcısı, yönetmeni, yazarı, menajeri, haftalık programlarını olabildiğince çok öğle yemeği toplantılarına ayırırlar. Toplantı hiyerarşisinde, öğle yemeklerinin yeri, resmi olmayan bir ortamda, bir yandan ağız tatlandırmak, bir yandan da iş bağlamak üzerinedir.
Öğle yemekleri haydi köşedeki lokantada buluşalım, bir hamburger yiyelim diye o kadar basit bir organizasyon da değildir. Programlanmasından, zamanlamasının, restoranın yerinin seçilmesinden, yenilecek öğüne kadar birçok inceliği vardır. Bu inceliklere hakim olmak da genelde rockstar Hollywood asistanlarının büyük sorumluluklarından biridir.
Asistanlar, sushisinden meksika mutfağına, gurme restoranlardan en iyi burger satan yerlere, vejetaryan yemeklerden en lezzetli biftekçiye, şehirdeki önemli restoranlara, yeni açılan 'hot' mekanlara hakim olmalıdırlar. Bunun yanında kendi patronlarının yemek zevkini, sık gittiği restoranları, hatta o hafta canı ne çekiyormuş onu bile patronu bilmeden bilmek durumundadırlar.
Endüstri standardı, öğle yemeklerini saat 1.00'de yemektir. Restoran çok uzakta değilse 12.45'te ofisten ayrılınır. Restorana varınca arabalar vale servisine bırakılır ve saat 1'de randevuya yetişilir. Öğle yemeği 2.00 gibi biter ve patronlar 2.15- 2.30 arası ofise geri dönerler. Bu yüzden öğle yemeği sonrası ofis toplantıları genelde saat 2.30 ya da 3.00'e programlanır.
Seçilecek restoranlar, buluşacak kişilerin önem derecesine göre hangisinin ofisine daha yakın ise orada yapılır. Genelde ofisler şehrin farklı yerlerindeyse, mesela Beverly Hills'deki bir UTA ajanı, Warner Brothers'daki bir yapımcı ile öğle yemeği yiyecekse, orta noktada Hollywood'da bir yerde buluşulabilir. Ama Beverly Hills'deki menajer, yazarının senaryosunu Warner Brothers'daki yapımcıya satmaya çalışıyorsa, genelde menajer yapımcının ayağına gitmeli, hesabı da o ödemelidir.
Restoranların pahalılık derecesi, hangi sokakta olduğu veya oturulan masa toplantının önemi konusunda birer faktördür. Restoranın lüks seviyesi ve menüdeki yemeklerin ücreti, o restorana giden müşteri profilini büyük oranda etkiler. Bazı Beverly Hills restoranlarında Mick Jagger'ın komşu masasında otururken, bazılarında çevredeki ajanslardaki asistanlarla dip dibe yemek yiyor olabilirsiniz. Bunun yanında restoranda oturulan masanın yeri de son derece mühimdir. Toplantı iki kişilik olsa bile, patronlar sıkışık sıkışık oturmasınlar diye 4 kişilik bir masayı rezerve etmek adettendir.
Öğle yemeklerinin yemek davetini yapan kişi genelde hesabı öder. Buna göre, eğer daveti yapan kişi kendisinden daha önemli bir endüstri figürüyle öğle yemeği yiyecekse onda iyi bir intiba bırakacak havalı bir lokantada rezervasyon yapmalıdır. Eğer bu daha az resmi bir toplantı, eski bir dostla genel bir öğle yemeği ise, lüks seviyesi düşük bir ortamda da yemek yenilebilir.
Endüstri babaları, ne kadar cüzdanları kalın ağır amcalar gibi gözükseler de, yemek ısmarlama ve kimin ne ödeyeceği konusunda oldukça hassastırlar*. İstemedikleri, çok haz etmedikleri, ama mecburiyetten buluşmak durumunda oldukları kişilerin hesabını ödemekten pek zevk almazlar. Bu yüzden endüstride ilişkileri temiz tutmanın ve sağlam başlamanın kilit noktalarından biri öğle yemeğinde midelerin doldurulmasından geçer.
Potansiyel projeler, endüstri dedikoduları, iş bağlamalar, yetenek pazarlamalar, ikna etmeler öğle yemeği sofrasında ağız tatlandırmakla daha bir kolay, daha bir hazmedilir şekilde yürür Hollywood'da.
Bir dahaki sefere Hollywood'dan çıkan seyrettiğimiz ya da hiçbir zaman seyretmeyeceğimiz şeylerin konuşulduğu öğle yemeği sofrasından kalkıp, prodüksiyon ve set yemeklerinin tadına bakıldığı yerlere gideceğim.
*Parantez içinde şöyle bir bilgiyi de araya sokuşturayım. Önemli detaylardan biri bu öğle yemeklerinin ücretinin şirkete masraf olarak gösterilebilmesidir. Amerika'da 'entertainment' yani eğlence endüstrüsinde çalışanlar, sinema bileti, kitap dergi aboneliği, gibi aslında zevk için yapılan aktivitelerle birlikte yemek toplantılarını da iş masrafı olarak gösterip vergiden düşebiliyorlar.